Ses nedir ? Çevremizde yüzlerce ses duyuyoruz; yüzlercesini de duyamıyoruz. Bazı sesleri
duyamamamızın nedeni titreşimlerin çok yüksek olmaları ve bizim bu titreşimleri algılayamamamızdır.
Ses, bir cismin başka bir cisme çarpması, değmesi ya da sürtünmesi sonucu oluşan titreşimin
yarattığı gürültüdür. Elimizi masaya vurduğumuz zaman başka bir ses duyarız, suya vurduğumuz zaman
başka bir ses duyarız, kumaşla kaplı bir koltuğa vurduğumuz zaman başka bir ses duyarız. Demek ki
bir sesin oluşabilmesi için öncelikle bir güce gereksinim vardır. Elde edilen sesin gücüyle, o
sesi çıkartmak için harcanan güç arasında bir paralellik görülür. Ancak, her maddenin sertlik ve
yoğunluk özelliklerine göre değişik sesler elde edilebilir. İstediğiniz kadar güçlü vurun, bir
kitaptan elde edeceğiniz sesi bir kağıttan elde etme olanağınız yoktur.
Temel olarak sesler ikiye ayrılır. Birincisi, insan sesidir. Buna "seda" ya da "selen" denir.
İkincisi ise insanın dışındaki seslerdir, buna da "ses" ya da "gürültü" denir. Yani, İngilizcedeki
voice ve sound arasındaki fark gibi. Ama, dilimizde böyle bir ayırım yapılmamakta, doğadan da
gelse, insan sesi de olsa, hepsine ses denmekte.
Ses, konuşmanızı sağlayan en önemli öğedir. Bu nedenle, sesimizin bilincinde olmamız ve ona özen
göstermemiz gerekir. Güzel ve etkileyici bir ses, konuşmayı destekler, etkisini artırır. Eğer,
ses organlarında bir sağlık sorunu yoksa, ses belirli çalışmalarla güzelleşip, elverişli bir duruma
gelebilir.
Düşünceniz istediği kadar parlak olsun, eğer onu cılız, tembel, yorgun, bezgin bir sesle söylemeye
kalkarsanız, o düşünce tüm parlaklığını yitirip soluk bir hal alır, matlaşır. Bu nedenle, sesimizi
elden geldiğince canlı ve enerjik kullanmamız gerekir. Enerjiden yoksun, cılız bir ses, dinleyen
kişi ya da kişiler üzerinde olumsuz bir etki yaratır. "Yüksek sesle konuş", "Ağzının içinde
geveleme", "Pardon, duyamadım" ve buna benzer uyarıların nedeni nefes ve sesin doğru bir biçimde
kullanılamamasıdır. Sesinizi duyuramıyorsanız sizi dinleyen kişiler ne söylediğinizi anlayamaz
ya da anlamakta zorluk çeker, bir süre sonra sizi dinlemekten vazgeçer. Bu da iletişimsizlik
demektir.
Sesinizi iyi bir biçimde kullanamamanızın nedenlerinden biri çocukluktan kalma bir alışkanlık
olabilir. Pek çok aile çocuklarının konuşma becerilerinin gelişmesi konusunda gerekli özeni
göstermez. Konuştuğu zaman da, "Çocuklar fazla konuşmaz" anlayışı içinde, ya onların konuşmalarına
izin vermez ya da yeteri kadar dinlemez. Oysa, bir insanın hayal gücünün en taze olduğu dönem
çocukluk döneminin hayal gücüyle atılır. Konuşmak demek, düşünceyi seslendirmek, dolayısıyla
düşünceye hayat vermek demektir. Bu nedenle de, çocuğun konuşmasını engellemek yerine, konuşmasını
engellemek ya da ona ilgi göstermemek, bir ölçüde yaratıcılığını engellemek demektir. Oysa,
doğru olan, çocuğun konuşmasını, engellemek yerine, konuşmasını, çocuğun hayal gücünü zedelemeden
doğru bir biçimde yönlendirebilmektir. Konuşması engellenen ya da ciddiye alınmayan çocuk, sesini
de yeterli biçimde kullanamaz. Çünkü, konuşma demek ses kullanımı demektir.
Sesi kullanamamanın bir başka nedeni de eğitim-öğretimle ilgilidir. Ülkemizdeki eğitim-öğretim
sistemi ezbercilik üzerine kurulmuştur. Ezbercilik, sesi tekdüze yapar ve gücünü azaltır. Ezbere
konuşan bir kişi, ne sesini düşünür ne de gerekli tonlama ve vurgulamayı yapabilir. Onun tek
düşündüğü şey ezberlemiş olduğu metnin sözcüklerini doğru ve eksiksiz söylemektir. Bu nedenle,
tiyatro oyunlarının hazırlanma evresinde, oyunculardan, metindeki sözleri söylerken, ezberden
kurtularak, o sözcükleri kendi sözcükleri haline getirip yaşatması istenir. Kötü oyunculuk,
metni ezberleyip, kendinden bir şey katmadan, papağan gibi sözcükleri tekrarlayan oyunculuktur.
Sesi yeterli bir biçimde kullanmamanın bir nedeni de psikolojeniktir. Sıkılgan, utangaç, içine
kapanık kişiler, seslerini yeteri kadar çıkartamazlar. Ağızlarının içinde konuşurlar. Bu nedenle
de sesleri duyulmaz. Sesleri güzel de olsa, seslerini yeteri kadar duyamadıkalrı için bu
ayrıcalığın farkında değildirler.
İnsan sesini oluşturan en önemli organlar ses telleri ve onların bağlı bulunduğu kaslardır. Ses
tellerimiz iki tanedir. Gırtlağımızın ön kısmını oluşturan halka biçiminde ve genellikle
erkeklerde belirgin olan "kalkansı kıkırdaklar"ın arkasındadır. Halk arasında "âdemelması"
(Adam's Apple) denilen bu kıkırdakların görevi ses tellerini korumaktır. Ayrıca, gırtlak bölgemizde
"yüzüksü kıkırdaklar" ve ses tellerinin bağlı olduğu "ibriksi kıkırdaklar" bulunur.
Ses tellerinin uzunluğu, genellikle, erkeklerde 20-25, kadınlarda ise 16-20 milimetredir. İşte,
erkek sesinin kadın sesinden kalın olmasının nedeni, ses tellerinin daha uzun ve daha kalın
olmasıdır. Keman sesiyle viola sesi arasındaki incelik kalınlık farkı gibi. Erkek ve kadınlar da
kendi tınlatıcı bölgelerinin ve ses tellerinin boyut farklılığına göre renklere ayrılır. Temelde,
inceden kalına doğru kadın sesi, soprano, mezzo soprano ve alto olarak; erkek sesi ise, tenor,
bariton ve bas olarak birbirlerinden ayrılır. Gelişmiş, eğitilmiş bir insan sesi, en gelişmiş müzik
aletleri dahil, doğadaki en güzel sestir. İnsanın bir önemli ayrıcalığı da kendi bedenindeki müzik
aletini kendinin çalabilme yeteneğidir.
İnsan sesinin oluşabilmesi için öncelikle akciğerlerimizden belirli yoğunluktaki havanın ses tellerimize
çarpıp bunları titretmesi gerekir. Ama bu, sesi duymamız için yeterli değildir. Bir kemanı gözünüzün
önüne getirin; diyelim ki, parmağınızı kemanın tellerinden birine bastınız ve yayını çektiniz.
Eğer, kemanın kasa dediğimiz ahşap kısmı yoksa, o teller dünyanın en iyi teli de olsa, kapı gıcırtısı
gibi bir ses duyarsınız. Tellerden keman sesini duyabilmemizi, "tınlatıcı" (résonateur) denilen
bu ahşap kısım sağlar. Tüm müzik aletlerinin birer tınlatıcısı vardır. Her müzik aleti, tınlatıcılarının
yapılmış olduğu madde ve boyut farklılığına göre değişik sesler verir.
İnsanda da iki tınlatıcı grup vardır. Bunlar ana tınlatıcılar ve yardımcı tınlatıcılardır. Ana tınlatıcılar,
gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğudur. Yardımcı tınlatıcılar ise, göğüs boşluğu, sırt ve kafatasıdır.
Ancak, kısa bir süre önce aramızdan ayrılan ünlü Polonyalı tiyatro adamı Jerzy Grotowski, oyuncularıyla
yaptığı uzun ve zorlu çalışmalardan sonra, mide boşluğu, karın ve dizlerin, yani neredeyse insan bedeninin
tümünün bir tınlatıcı olabileceğini kanıtlamıştır.
Bir oyuncunun ses olanaklarını geliştirmek için ana ve yardımcı tınlatıcılar üzerinde yıllar süren çalışmalar
yapması gerekir. Ancak, bu kitabın ana amacı oyuncunun eğitimi olmadığından, yalnızca ana tınlatıcılar
üzerinde duracağız.
Ana Tınlatıcılar
Üç ana tınlatıcımız olan gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğunun uyumlu ve dengeli çalışması sonucu ses
tonumuzun da dengesi sağlanmış olur. Böylece konuşmada istenilen enerjik sesi elde edebiliriz.
Bu da güçlü bir sesin yanısıra tonlama olanaklarının da zenginleşmesi demektir.
Bu üç ana tınlatıcı uyumlu ve dengeli çalışmazsa ses ile ilgili ne gibi sorunlar ortaya çıkar ?
Yalnızca gırtlak bölgesi çalışıyorsa, gırtlaktan gelen, konuşanı da dinleyeni de rahatsız eden
parazitli bir ses duyulur. Böyle konuşan kişiler, sık sık ses kısılmasyla karşılaşırlar. Bu
kısılmaların artması ya da müzminleşmesi, giderek ses tellerinde "polip" ya da "nodül" gibi
rahatsızlıklara neden olur. Sesini gırtlaktan kullanan kişilerin rahatça duyulabilmeleri çok
zordur.
Yalnızca ağız boşluğu tınlatıcısını kullanan kişilerin seslerini duymakta da büyük güçlük
çekersiniz. Çünkü, bu bölgeyi kullanan kişiler, konuşurken ağızlarını yeteri kadar açmaz,
dudaklarını hareket ettirmez. Ağız yeteri kadar açılmadığı için ses dışarı çıkamaz. Böyle konuşan
kişiler ağızlarını yeteri kadar açmayıp, dudaklarını oynatmadıkları çin söyledikleri seslerin
değerlerini veremez. Ağızlarından "a" ya da "o" yerine "ı" sesi çıkar. Yani, boğumlanma bozukluğu
nedeniyle duyulabilme sorununun yanında anlaşılabilme sorunu da ortaya çıkar. Belirli sesleri
doğru bir biçimde oluşturabilmek için ağzımızın ve dudaklarımızın belirli hareketleri yapması
gerekir. Ayrıca, yüzde mimik oluşmasını sağlayan organlardan biri de dudaklardır. Dudaklarını
yeteri kadar oynatmayan kişiler, kağıt gibi ifadesiz bir yüze sahip olur.
Yalnızca burun tınlatıcı bölgesini kullanan kişilerin sesi ise bir uğultu halinde duyulur. Teknik
olarak "nazal" dediğimiz bu ses, burundan gelen ve kulağa hiç de hoş gelmeyen tonsuz ve enerjisiz
bir sestir. Bu sorunun nedenlerinden biri yumuşak damağın yeterince çalışmamasıdır. Yumuşak damağın
görevlerinden biri, seslerin burun yoluyla çıkmasını engellemek için burun yolunu kapamaktır.
Çünkü, bazı sesler burun yoluyla çıkmak ister, bu durumda yumuşak damak gidip o bölgeyi kapatır
ve seslerin çıkmasını sağlar.
Bir bütün olarak ele aldığımızda, sınırlarını saptayabilmek için, sesi bir yuvarlak olarak
düşünebiliriz. Buna "ses yuvarlağı" denir. Herkesin, konuşmada kullandığı seslerin sınırlarını
belirleyen bir ses yuvarlağı vardır. Ses yuvarlağındaki dikey ve yatay çizgilerin genişliği
kullanılan seslerin çokluğu ile orantılıdır. Bu değişik seslerin kullanılması, konuşmadaki ses
monotonluğunu önler.
Can GÜRZAP'ın "KONUŞAN İNSAN"
adlı kitabından (YKY)
Sesin Anatomi ve Fizyolojisi
Ses, yaşantımızda önemli rol oynar. Toplumla olan ilişkilerimizde eğitilmiş bir sesin etkisi büyük olur.
İnsanda bulunan ses aygıtının, fiziksel ve fizyolojik yönden, çok çeşitli (tonlamalar = Les intonations),
(tınılar = Les timbres), (ses bükümleri = Les inflexions de la voix) meydana getirmesi nedeniyle,
gerçekten olağanüstü bir yapılış ve işleyişi vardır. Onunla düşüncelerimizi, çoşkularımızı ve en
küçük duygularımızı anlatabiliriz. Ses aygıtının incelenmesi, bir çok müzik aletlerinin
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hattâ müziğin, duyguların, çoşkuların seslerle
anlatıldığı bu güzel sanatın, doğmasında en büyük pay insan sesinindir.
İnsan gırtlağında meydana gelen ses, boğaz, ağız ve burun boşluklarında büyüyerek
çıkarken boğumlanma örgenlerinin değişik biçimlendirmeleriyle birbirinden ayrı sesler,
sözcükleri meydana getirirmiş. Onlardan tümceler oluşmuş böylece de (konuşma dili)
ortaya çıkmıştır. İlk dilciler bu çeşitli sesleri, çeşitli işaretlere çevirerek saptamışlar, bu
işaretlerle de (Yazı dili) meydana gelmiştir.
Ses aygıtını anatomi ve fizyolojisini kısaca öğrenmemizin nedeni, onu daha iyi koruyarak
kullanmak olanağını sağlayabilmek içindir. Bunun için onu incelemeniz gereklidir.
"Ses kirişleri = Les cordes vocales" gırtlağın içinde sert kastan yapılmış geriden ileriye doğru
yatay duran ve sesi meydana getirmeye neden olan kas kıvrımlarına bu adı veriyoruz.
Gerçekte bu adı veriyoruz ama, onların titreşimle ortaya getirdikleri pek cılız olan bu ses,
vücudumuzda bulunan tınlayıcı boşluklarda büyümeden duyulamaz. Olgun bir sesin nasıl
oluştuğunu bilmek için tüm ses aygıtını gözden geçirmek gerekir.
Sesi meydana getiren aletimiz bir çeşit ses borusu olup nefesli bir çalgıya, ses kirişleri de o
çalgının ağızlığına benzetilebilir (trompet, korno gibi) veyahut da yine nefesli çalgıların
başka çeşidinin diline (klarnet, obua gibi).
Sesin meydana gelmesinde üç eleman bulunması gereklidir.
Şimdi bu üç elemanı, sözünü ettiğimiz çalgıların çalınmasında arayalım:
1- Bir körük takımı (bu ödevi çalgıyı çalan müzisyenin akciğerleri görür)
2- Titreşimi meydana getiren bir sistem (bu ödevi trompet veya kornoda aleti çalanın
dudakları, klarnet veya obuada ise bir tek veyahut da iki dil görür)
3- Bir büyültücü ve tınlayıcı (bu ödevi de çalgının gövdesi görür)
Bizim ses aygıtımız da bu şekle uyar: Körük takımı göğüs kafesinin içindedir. Titreşimler
ses kirişleriyle meydana gelir. Büyültücü ve tınlayıcı ödevini de boğaz, ağız ve burun boşlukları görür.
Nüzhet ŞENBAY'ın "SÖZ VE DİKSİYON SANATI"
adlı kitabından (YKY)
Ünsüzler
Öz Türkçe sözlük ünsüzü şöyle açıklıyor:
Ses yolunda az çok boğumlanarak çıkan, yani söylenirken ses aygıtının herhangi bir yerinde engele çarpan ve bu yüzden ünlülere göre az ses veren fonem.
Ünsüzün ünlüye oranla az ses vermesi onun ses eğitiminde kullanılmaması demek değildir. Şimdi ünsüzleri konuşma organları tarafından oluşturulduğu yerlere göre ele alalım.
1- "M-B-P" ünsüzleri
Dudakların şekillendirdiği P, B, M önlerine ünlü konup konuşulduğu zaman çene ritmik açılımlar yapar. Bu ünsüzlerin söylenişi biraz abartılırsa birlikte söylenen ünlü, ünsüzün şekillendirdiği yerde, yani dudakların bulunduğu ön bölümde hafif patlama yaparak tınlayacaktır. "Sesi öne yerleştirme" duygusunu yaşatmak için çalışmalarda bol kullanılan ünlülerdir, (pa pa pa, bo bo bo, ma, me, mi vb.) Özellikle M ünsüzü çok güzel tınlayabilen bir ünsüzdür, dişleri birbirinden ayrı tutarak, yani çeneyi açarak kapalı dudakla "mmmmmmm" diye tınlatılan bu ünsüz rezonatörleri çalıştırır, ses tellerinin ürettiği titreşimleri hissetmemizi sağlar.
2- "F-V" ünsüzleri
Bu ünsüzleri dudaklar ve dişler ortaklaşa oluşturur. Bu ünsüzler de birlikte söylenen ünlüleri diş ve dudakların yer aldığı bölgede, önde tutmaya yardımcıdır. Dudak açıp kapama tembelliği olanların bu ünsüzleri kullanması başlangıç için rahatlık sağlayabilir, (fo fo fo, vi vi vi, va va va vb.)
3- "L-N-R" ünsüzleri
Bu ünsüzleri dil sert damakta, ön dişlerin sıralandığı ön bölümünde şekillendirir. L, N, R dili çalıştırarak rahatlatır. Bunlar M gibi tınlayabilen ünsüzlerdir, üst, ön damak bölgesinin, oradan da burun kökü bölgesinin hissedilmesine yardımcı olur.
4- "T-D" ünsüzleri
Diş dişle birleşerek şekillendirir bu ünsüzleri. Dil dişlere ufak bir baskı uygular, geri çekildiği zaman arkadan gelen ünlü hafif bir patlama yaparak çıkar. Bunlar da ön damak duygusunun anlaşılmasına yardımcı olur.
5- "C-J-S-Z" ünsüzleri
Bu ünsüzler dişler arasında hava üfleyerek oluşturulur. Bu yapılırken dil oldukça gevşek durur. Çene ritmik açılımlar yaparak çalışır (sa sa sa, zo zo zo vb.) Bu arada gırtlak rahat, gerilimden uzak kalır. C ünsüzü dişlerin fazla kapanmasına neden olur, bu da çeneyi sıkıştırabilir, çalışırken bu noktaya dikkat edilmelidir.
6-"Y" ünsüzü
Dilin orta bölümünün damakla şekillendirdiği Y, ünlüler için çok uygun bir bağlantı görevi yapar, ağızdaki nefesin kaçmasını önler, ekonomik nefes kullanımına yardımcı olur.
7- "G-K" ünsüzleri
Dil bu ünsüzleri damağın gerisiyle, yumuşak damağa yakın yerde şekillendirir. Ses açma çalışmalarında yardımcı olabilmesi için çok dikkatli kullanılmalı veya diğer çalışmalar anlaşıldıktan sonra devreye sokulmalıdır.
8- "H" ünsüzü
Bu ünsüz boğazdan hava üfleyerek oluşturulur, tını yok, hava vardır, yani gırtlak tını yapmadan, açık kalarak hava salıverir. Sıkışık boğazı açmak, rahatlatmak için yararlı olabilir ama ilk ses çalışmalarında, özellikle iyi kapanmayan ses telleri söz konusu ise hiç kullanılmaması daha doğru olur.
Böylece, gırtlağın rahat etmesi için çalışmaların, sesi tınlaması gereken boşluklara yerleştirecek ünsüzlerle yapılmasına dikkat edilmelidir.
Artikülasyon ve Şarkı
Artikülasyon yalnızca konuşarak değil, şarkıya uygulayarak gerçekleştirilmelidir. Şarkıcı hangi dilde söylerse söylesin müziğin çizgisini değiştirebilecek veya bozabilecek bir takım ünlülerin(vokallerin) yanında ayrıca bu çizgiyi kesintiye uğratabilecek ünsüzler(konsonlar) kullanmak durumundadır. Müzik cümlesini en iyi şekilde tınlatabilmek için görev yapacak kasları sıkıştırmadan ve germeden devreye sokmak, pasif kalması gerekenleri rahat bırakabilmek, değişik ünlüleri kanalında rahat akan su gibi, sesin kişiliğini değiştirmeden kullanabilmek önemlidir.
Ses çalışmalarında öncelikle ünlüler(vokaller) yer alır. Bazı eğitimciler A, bazıları E, İ bazıları O vb. vokali ile başlamayı doğru bulur. Her hoca kendine göre haklıdır.
Örneğin A çok güzel, soylu tınlayan bir vokaldir. Bu vokali halletmiş bir öğrenci sağlam ve iyi bir adım atmış olur.
O yuvarlaklık ve yumuşaklık kazandırır sese, E, İ ile çalışan sese orta tonları parlak ve sağlam olur diye her vokal için hoş açıklamalar yapılabilir.
Halbuki genelde dikkat edilmesi gereken vokal veya konsonların kendi başına tınısal yapıları değil, öğrencinin onu nasıl artiküle ettiğidir.
Öğrenci doğru yerde konuşma yapmıyorsa, örneğin A vokalini fazla açık, geride gırtlağa yakın bir yerde tınlatıyorsa o zaman o vokal ne kadar yararlı olabilecektir diye sormamız gerekir.
Vurgulamak istediğim nokta kısaca, çalışmaların başında şarkıcı adayının hangi vokali doğru yerde tınlattığının saptanmasının ne kadar önemli olduğudur. Bu bağlamda, çalışmayı yönlendirecek olan vokal, hocanın veya öğrencinin sevdiği, beğendiği değil, öğrencinin ilk aşamada doğal olarak doğru yerde, iyi tınlatabildiği vokaldir.
Vokallerin doğru kullanımı ses tellerinin daha iyi çalışmasını, çıkarılan tonun daha güzel tınlamasını sağlar, ama bu yeterli değildir, şarkı sözlerinin anlaşılabilir olması, tınlayan ton ile yazılmış olan sözlerin uyumlu birlikteliği çok önemlidir. Şarkı sözleri anlaşılacak şekilde artiküle edilmeli ama artikülasyon uğruna müzik çizgisini gözardı edilmemelidir. Söz ve müzik uyumu, ses eğitimi çerçevesinde titizlikle yürütülmesi gereken artikülasyon ve diksiyon çalışmaları ile sağlanır.
gulsabar@melodi.net
İlaçlar
Birçok ilaç sesimizin kalitesini etkilemektedir. Neredeyse hemen hepsi.
Antibiyotikler: Midede yanma ve asit salgısını arttırabilirler. Her antibiyotik yapmasa da bir kısmı belirgin derecede asit salgısını arttırmakta ve bu asit geri kaçış yolu ile ses tellerimizi kalınlaştırabilmektedir.
Dekonjestan/nefes açıcı ilaçlar: Çoğunda idrar söktürücü etki vardır ve vücuttan su atılımına neden olarak ses tellerimizin kayganlığını sağlayan suyun azalmasına ve ses tellerimizin kullanım sırasında zarar görmesine neden olurlar. Bunun yanında adrenalinin, benzeri etkileri nedeniyle huzursuzluk hissi, performans kaygısını arttırma gibi olumsuz etkileri vardır.
İnhaler steroid ve tozlar: Ses telleri üzerinde birikim yapar ve seste çatallanma ve kurumaya yol açar. Astım hastalarının sıklıkla kullandığı bu ilaçlar profesyonelleri olumsuz etkileyebilmekte, hatta ses telleri üzerinde mantar enfeksiyonlarına neden olabilmektedir.
Aspirin (asetil-salisilik asit)ve pıhtılaşma önleyici ilaçlar: Ses telleri içindeki damarların kolaylıkla kanama yapmasına ve zaman içinde polip oluşumuna neden olduğu için profesyonellerin hiç kullanmaması gereken ilaçlardandır. Aspirin bunun yanında mide
asitini de arttırarak reflüye bağlı seste bozulmaya neden olmaktadır.
Doğal ilaçlar: Hemen hepsinin idrar söktürücü etkisi vardır, hatta bir kısmı pıhtılaşma önleyici özellikler de taşır. Bu nedenle birçoğu zararlıdır.
Ağrı kesiciler: Performans ve çalışmalar sırasında kas kulanımına bağlı ağrılar oluşabilmektedir, ancak bu önemli bir bulgudur, zira ağrı oluşur ise sesi dinlendirmek ya da tekniği değiştirmek gerekmektedir. Ağrı kesiciler bu kontrolü kaybetmemize neden olur.
Hormonlar: Özellikle androjen türevi hormonlar ses tellerinde ve seste kalıcı kalınlaşmalara neden olmaktadır.
Kortizon ve Steroidler: Birçok sanatçı sahne öncesinde performans anksiyetesi ve varolan ses problemi nedeniyle o günü kurtarabilmek amacıyla bu tip ilaçları hekiminden talep etmekte, hatta kendi başına kullanabilmektedir. Bazen sadece cerrahi tedavi ile kolaylıkla düzelebilecek bir sorunu operasyon korkusu nedeniyle geciktirebilmekte ve tamamıyla zaman içinde sesini olduğu kadar genel vücut sağlığını da kaybedebilmektedir. Ülkemizdeki en iyi seslerden birkaçı bu otonom kullanım nedeniyle sanat kariyerlerini halen göz göre göre yok etmektedir! Steroidler ses telleri için üretilmiş ilaçlar olmasa da sınırlı olarak ve sadece birkaç defaya mahsus tamamıyla hekim kontrolünde uygulanması gereken ilaçlardır. Uzun kullanımlarda yan etkileri çok fazladır. Şişmanlama, ciltte bozulma ve sivilce oluşumu, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kemik erimesi, enfeksiyonlara yatkınlık vb.
Sesimizi bozan daha birçok ilaç mevcut, ancak en sık kullanılanlardan bahsetmeyi uygun buldum. Görülüyor ki ilaçlar vücudumuza fayda sağlar iken aynı zamanda zarar da verebilmekte, bu nedenle her alınan ilacın özellikle de performans öncesinde muhakkak hekime danışılarak kullanılması gerekmektedir.
ismailkocak@melodi.net
BU SAYFADA GÖRMEK İSTEDİGİNİZ BİLGİ VE/VEYA BAĞLANTILARI,
AŞAĞIDAKİ FORMU DOLDURARAK İLETEBİLİRSİNİZ.
(YOU CAN SEND US YOUR INFORMATION AND/OR LINKS,
YOU WOULD LIKE TO SEE IN THIS PAGE FILLING THE FORM)
Bu sayfada arama yapmak için; klavyenizde CTRL+F tuşlarını ya da
tarayıcınızın sol üst köşesindeki [Dosya | Düzen | Görünüm] bölümündeki
[Düzen]'in altındaki "Bul" komutunu kullanınız.
(Başka sayfaların da içeriğinde arama yapmak için
aşağıdaki kutuya aradığınız sözcük ya da konuyu giriniz) Bu sayfa 02 Ocak 2016 itibariyle kez ziyaret edilmiştir. Yenilikler ve Duyurular